20 Şubat 2012 Pazartesi

friendzoned

- dizimdeki izleri görünce hatırladım, küçükken de hep yaralardım kendimi. şimdi izi bile olmayan yaraların acıtması, en çok çocukluğuma koyuyor o yüzden. sahi ben ne zaman bırakmıştım ki çocuk olmayı?

- tam bir gerizekalısın.

- neden?

- insan çocuk olmayı bırakır mı?

- haklısın. ama o zaman iyi bir sebebim vardı.

- hangi sebepti tam olarak?

- ilk aşk.

- ilk aşkın mı vazgeç dedi çocuk olmaktan?

- ne dediği önemli değil. zaten sesi kazılı olsa da anı defterime, bana söylediği hiçbir şeyi hatırlamıyorum. kurduğu hiçbir cümleyi hatırlamadığım biri için bıraktım çocukluğumu.

- belki hatırlasaydın sevmezdin o kadar.

- bir tane geldi gerçi şimdi aklıma. "... ama biz yine de arkadaş olabiliriz." işte, o cümlede bıraktım ben çocukluğu.

- ooouvv! biraz zalimceymiş. o, çocuk muydu peki?

- bence o, birşey değildi. yani bizim tanımladığımız hiçbir şey ona karşılık gelmiyordu. çok çalıştım onu tanımlamaya, ancak ne ile etiketlesem yetersiz kalıyordu onun nazarında. gerçi bir tanesi ile çok yaklaşmıştım.

- dur tahmin edeyim, "o".

- yok. var olan, gelmiş ve gelecek zamanda ne bir toprak parçası, su damlası, ne bir hava kabarcığı, bir ateş yalazı tarafından eşi benzeri görülmemiş, uğrunda ölmenin yetersiz, yaşamanın da anlamsız olduğu, peşinden gidilmeyecek yolun olmadığı, görüntüsü zaman, sesi hava bükücü, gözyaşı damlası sudan daha su, varlık piramadinin tepe noktası.

- yine de anlatamadım diyorsun.

- anlamadı.

11 Şubat 2012 Cumartesi

zaaf-ı suri

kabul et, mutlu çocukluklarımızın bize kazandırdığı anlık mutsuzluk tarayıcılarımız her ne kadar aynı adresi göstermeseler de o arayışa bizi yönlendirip maceralarımızı benzer kılıyorlardı.

itiraf et, bize göre kısa, dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesine göre uzun rölativistik muhabbetlerimizde ortak özellik havuzunu hiç kullanamayıp birbirimize benzememiz senin de kafanı karıştırıyordu.

sual et, minik günahların intiharın eşiğini çizdiği, herşeyin büyük yaşandığı küçük dünyalarımızda yazmak (bir de kabahatliysen sayfalarca), arınmaktı. yaşadıklarımız mı küçüldü yoksa günahlarımız, dünyalarımız mı büyüdü kesildik biz yazmaktan.

affet, kayboldum takvimlerde, unuttum doğduğun günü.

iyi ki doğdun Candilamando.

defter

eğer gerçekten ölümümden sonra bedenimle ne yapılacağını umursuyor olsaydım, attığım her adımla ıslak bir pamuk gibi şekillenen beyaz plaj k...