29 Nisan 2009 Çarşamba

hayatı boyunca tek bir kişiye aşık olan insan

insanları sınıflandırıyoruz ya şöyle böyle diye. al işte bir tanesi daha...

imrenmiyor muyum? imreniyorum aslında. keşke sadece birini sevebilseydim, onun aşkıyla yazsaydım tüm hikayeleri, tüm şiirleri. ancak kliplerde, filmlerdeki gibi alın alına verdiğimizde okunabilseydi yazılmış kaderimiz. olmadı, çok aşık oldum. kime gittiysem rahatsız oldu bu durumdan. belki çocukluğumda bana verilmeyen sevgiyi arıyordum onların koynunda. ya da özgüvensizdim. pohpohlanmalıydım, götüm kaldırılmalıydı. arayıştaydım veyahut, mentonu en gelişmiş bireyi bulmaya çalışıyordum. hiçbiri değildi sanırım. sevmeyi sevdim ben. o yüzden çok aşık oldum. ve her aşık olduğumda en çok üzüldüm. bazen tek ben üzüldüm. bıkmadım. yine aşık oldum. çaya atılmış, kaşıktan kaçan şeker gibi kaçmadım. üzüleceğimi, terk edileceğimi bile bile sevdim. sevilmeyeceğimi bile bile... otodidaktım sevme konusunda.

ve dediğim o ki aslında hayatı boyunca tek bir kişiye aşık olan insan sevmeyi sevmeyen insandır, kanaat notum kıttır onlara. daha çok kendilerini severler. hoş, birileri "kendini sevmeyen başkasını sevemez" demiş ancak dediğim gibi bir kişiye aşık oluyorlar. bunlar daha çok kişisel gelişim (para, güç, ego) peşinde koşar. "self improvement is masturbation"'ı hiç duymamışlardır ya da duymuşlardır da bile bile üstüne giderler. sevdiler mi de çok sevemezler, çünkü önlerinde kendilerine olan sevgileri gibi büyük bir engel vardır. literatüre dökülmüş büyük aşklar dediğimizde ise mecnun'un, romeo'nun önceden hiç kırıkları olmadı mı zannedersiniz? senkronlanmış iki kronometre gibi aşkın tanımı aynı anda mı başladı sevdikleri ile kendileri için?

lütfen yorumlar kısmında sorulara vereceğiniz cevaplarla birbirinizi incitmeyin. şaka lan şaka. 3 kişi takip ediyor zaten blogu.

defter

eğer gerçekten ölümümden sonra bedenimle ne yapılacağını umursuyor olsaydım, attığım her adımla ıslak bir pamuk gibi şekillenen beyaz plaj k...